Siber Güvenlikte Paradigma Değişimi: Reaktif Kalkanlardan Proaktif Kılıçlara
Dijital savaş alanı hiç bu kadar karmaşık ve acımasız olmamıştı. Yapay zeka destekli saldırılar, otomatize edilmiş kötü amaçlı yazılımlar ve devlet destekli Gelişmiş Kalıcı Tehditler (APT’ler), en güçlü görünen savunma duvarlarını bile her gün test ediyor. Bu yeni düzende, geleneksel “bekle ve tepki ver” (reaktif) güvenlik modeli, yangın başladıktan sonra itfaiyeyi aramaya benziyor. Hasar çoktan verilmiş oluyor.
Peki, siber suçluların her zaman bir adım önde olduğu bu oyunu nasıl tersine çevirebiliriz? Cevap, bir zihniyet değişikliğinde yatıyor: Proaktif güvenlik. Bu, fırtınayı beklemek yerine, fırtına bulutlarını (ve hatta rüzgarın yönünü) önceden analiz ederek rotanızı değiştirmektir. Bu proaktif stratejinin kalbinde ise günümüzün en kritik bileşenlerinden biri olan Tehdit İstihbaratı (Threat Intelligence – TI) yatıyor.
Tehdit İstihbaratı: Veri Yığınından Eyleme Geçirilebilir İçgörüye
Tehdit istihbaratı, genellikle yanlış anlaşılan bir terimdir. Bu, sadece IP adreslerini, kötü amaçlı yazılım imzalarını veya alan adlarını toplamak değildir. Bu, düşmanı tanımaktır.
Gerçek tehdit istihbaratı, verinin ötesine geçer ve saldırganların Taktikleri, Teknikleri ve Prosedürleri (TTP’ler) hakkında eyleme geçirilebilir, bağlamsal içgörüler sağlar. Şu soruları yanıtlar:
- Düşman kim?
- Motivasyonları ne?
- Hangi araçları kullanıyorlar?
- Savunmamızdaki hangi zayıflıkları hedefliyorlar?
- Bir sonraki adımları ne olacak?
Kurumlar bu davranış kalıplarını inceleyerek, tehditleri henüz bir “olay” haline gelmeden, hazırlık aşamasındayken tespit edebilir. Savunma stratejilerini statik duvarlardan, öğrenen ve adapte olan dinamik kalkanlara dönüştürebilirler.
Türkiye’deki Durum: Aldatıcı Bir Memnuniyet mi?
Sektörün önde gelen kuruluşlarından Kaspersky’nin yakın zamanda yaptığı bir araştırma, Türkiye’deki siber güvenlik manzarasına dair ilginç bir tablo ortaya koyuyor. Araştırmaya göre, Türkiye’deki kuruluşların %86’sı mevcut tehdit istihbaratı çözümlerinden memnun.
Bu, ilk bakışta sarsılmaz bir güvenin işareti gibi görünebilir. Ancak, bu memnuniyetin yüzeyinin hemen altında, önemli “ama”lar ve kritik iyileştirme beklentileri yatıyor. Uzmanlar, “memnun” olmanın “mükemmel” olmak anlamına gelmediğini biliyor. Türkiye’deki şirketlerin yaklaşık %40’ı özel TI tedarikçilerine güvenirken, %32’si diğer kurumlarla veri alışverişi yapıyor ve %28’i açık kaynaklara (OSINT) bel bağlıyor. Bu çeşitlilik, TI’nın değerinin kabul edildiğini gösterse de, verimlilik konusunda ciddi soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.
Zayıf Halka: İstihbarat Neden Hedefi Vurmuyor?
Kaspersky’nin META (Orta Doğu, Türkiye, Afrika) bölgesini kapsayan verileri, tehdit istihbaratının neden potansiyeline tam olarak ulaşamadığına dair net ipuçları veriyor. Sorun, istihbaratın varlığı değil, kullanılabilirliği.
1. Entegrasyon Kâbusu:
Ankete katılan profesyonellerin %40’ı için en önemli endişe, TI’nın mevcut güvenlik iş akışlarına (SIEM, SOAR, Güvenlik Duvarları) sorunsuz entegre edilememesi. META bölgesindeki uzmanların %24’ü daha kolay entegrasyonu en acil ihtiyaç olarak belirtiyor. İstihbarat, güvenlik analistinin baktığı ekrandan ayrı bir portalda duruyorsa, o istihbarat değil, sadece gürültüdür.
2. Hız ve Zamanlılık Sorunu:
Siber güvenlikte saniyeler önemlidir. META’daki katılımcıların %40’ı istihbaratın “zamanında” (en son tehditleri yansıtacak şekilde) sağlanmasını bir öncelik olarak görüyor. %12’si ise istihbaratın daha hızlı sunulması gerektiğini vurguluyor. Birkaç saat gecikmiş bir tehdit verisi, kapısı çoktan kırılmış bir eve gelen kilit tavsiyesine benzer.
3. “Gürültü” ve Analiz Eksikliği:
Veri çokluğu, içgörü demek değildir. Katılımcıların %36’sı, verilerin önceliklendirilmesi ve tekilleştirilmesi (deduplication) dahil olmak üzere “daha iyi analizlere” ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. %32’si ise yanlış pozitifleri (false positives) önlemek için kesin, ilgili ve güvenilir, yani “yüksek kaliteli” istihbaratın altını çiziyor. Analistler, samanlıkta iğne aramakla değil, doğrulanmış tehditlere odaklanmakla meşgul olmalı.
Geleceğin Savunması: Akıllı, Entegre ve Güvenilir İstihbarat
Geleceğin siber savunması “daha fazla veri” üzerine değil, “daha akıllı ve eyleme geçirilebilir veri” üzerine kurulu olacak. Türkiye’deki kuruluşların %86’lık memnuniyeti bir rehavet yaratmamalı; aksine, bu, mükemmellik için bir temel oluşturmalı.
Kuruluşların artık, sadece veri sağlayan değil, aynı zamanda bu veriyi bağlama oturtan, mevcut sistemlerle konuşabilen (entegre olan) ve analistlerin üzerindeki “gürültü” yükünü kaldıran uzman sağlayıcılarla çalışması gerekiyor. Hız, alaka düzeyi ve en önemlisi entegrasyon gibi kilit alanlara yatırım yapmak, reaktif savunmanın zincirlerini kırmanın ve siber suçluların bir adım önüne geçmenin tek yoludur. Unutmayın, en iyi savunma, düşmanın hamlesini önceden bilen proaktif saldırıdır.




