Teknoloji Haberleri

Sosyolojide yeni çağ: “Robososyoloji” doğuyor!

Harika bir konuya parmak basmışsınız! Yapay zeka ve sosyoloji arasındaki bu ilginç kesişimi, okuyucuların merakını cezbedecek ve onlara değerli bilgiler sunacak şekilde detaylı bir yazıyla ele alalım.

Yapay Zeka Çağında Sosyolojinin Dönüşümü: İnsan ve Makine Arasındaki Köprü

Modern dünyada teknoloji, toplumsal dinamikleri hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde yeniden şekillendiriyor. Özellikle yapay zeka (YZ) ve robot teknolojileri, hayatımızın her alanına nüfuz ederken, sosyologların bu değişim karşısındaki rolü de büyük önem kazanıyor. Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı’nın değerli görüşleri ışığında, YZ’nin toplumsal etkilerini, sosyolojinin bu alandaki yeni yaklaşımlarını ve gelecekte bizi nelerin beklediğini derinlemesine inceleyelim.

‘Robososyoloji’: Sosyolojinin Yeni Ufukları

Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı’nın belirttiği gibi, artık toplumsal etkileşimler sadece insanlar arasında değil, makinelerle de kuruluyor. Bu durum, sosyolojinin kapsamını genişleterek, “robososyoloji” gibi yeni alt disiplinlerin ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Süleymanlı, “Makinelerin sosyal normları nasıl şekillendirdiğini, toplumsal yapıları nasıl dönüştürdüğünü ve insanların makinelerle nasıl bir iş birliği içerisinde olduklarını anlamak gerekiyor,” diyerek sosyologların bu yeni toplumsal aktörlerle ilgili etik, kültürel ve toplumsal bağlamda derinlemesine analizler yapmasının önemini vurguluyor.

Bu yeni bakış açısı, robotların toplumsal rolleri, YZ etiği ve teknolojinin demografik, etik ve sosyal riskleri üzerine yapılan teorik çalışmaları teşvik ediyor. Sosyologlar, YZ’yi sadece bir teknolojik araç olarak değil, toplumsal yapıları dönüştüren, eşitsizlikleri yeniden üreten veya dönüştüren bir fenomen olarak ele alıyorlar.

Yapay Zeka Toplumsal Yapıları Nasıl Dönüştürüyor?

Yapay zeka teknolojileri, iş gücü piyasasından eğitime, sağlıktan hukuka kadar birçok alanda köklü değişimlere yol açıyor. Prof. Dr. Süleymanlı, sosyologların YZ’nin kültürel normlarla ve toplumsal yapılarla nasıl şekillendiğini araştırarak, bu teknolojilerin toplumsal eşitsizlikleri daha da derinleştirip derinleştirmediğini sorguladığını belirtiyor. Sosyolojik bakış açısı, YZ’nin yalnızca işlevsel değil, aynı zamanda toplumsal ve etik sonuçlarını da göz önüne alarak, özellikle toplumsal adalet, eşitlik ve insan hakları gibi temel meselelerin YZ’nin gelişimiyle ilişkisini irdelememizi sağlıyor.

YZ, gelecekteki toplumsal değişimleri tahmin etme ve anlamada büyük fırsatlar sunarken, sosyolojik araştırmalar da toplumsal yapıların dinamiklerini daha iyi kavramamıza yardımcı oluyor. Bu da, YZ’nin sosyal hayatı dönüştürmesiyle birlikte, bu dönüşümün toplumsal yansımalarını anlamak için sosyologların katkısına olan ihtiyacı artırıyor.

Yapay Zeka Sosyolojisinin İki Ana Yaklaşımı: Hümanist ve Post-Hümanist

Prof. Dr. Süleymanlı, yapay zeka sosyolojisinin son yıllarda iki ana yaklaşım etrafında şekillendiğini ifade ediyor: hümanist ve post-hümanist yaklaşımlar.

Hümanist yaklaşım, YZ’yi bir toplumsal fenomen olarak ele alırken, onun toplumsal etkilerini, kültürel boyutlarını ve toplumsal eşitsizlikleri nasıl yeniden ürettiğini tartışıyor. Bu yaklaşıma göre YZ, teknolojik bir araç olmanın ötesinde toplumsal yapıları yeniden şekillendiren önemli bir aktördür. Bu bağlamda, iş gücü piyasasında yaşanan dönüşümler, otomasyon ve işsizlik gibi konulara odaklanılıyor.

Diğer yandan, post-hümanist yaklaşım, YZ’yi sadece insanlara hizmet eden bir araç olarak görmektense, onu toplumsal bir aktör olarak kabul ediyor. Bu yaklaşımda, insan ve insan olmayan varlıkların (makineler, robotlar, yapay zeka) toplumsal etkileşimde eşit derecede etkili olabileceği vurgulanıyor. Post-hümanist perspektifte, insan ve teknoloji arasındaki sınırlar daha belirsiz hale gelir ve makinelerin toplumsal ilişkilerdeki yeri daha derinlemesine sorgulanır.

Yapay Zeka ve Eşitsizliklerin Derinleşmesi: Riskler ve Yeni Kavramlar

Yapay zeka ve robot teknolojilerinin gelişimi, özellikle gelir ve fırsat eşitsizliklerini derinleştirme potansiyeli taşıyor. Süleymanlı, “Otomasyon sayesinde, geleneksel sektörlerde iş gücü kayıpları artarken, bu durum düşük vasıflı işçiler için daha büyük tehditler oluşturuyor,” diyerek yüksek dijital becerilere sahip olanların avantaj elde ederken, düşük vasıflı çalışanların işsizlik ve düşük ücretlerle karşı karşıya kaldığını belirtiyor. Bu durum, toplumda gelir uçurumunun açılmasına ve sosyal huzursuzlukların artmasına yol açabilir.

Ayrıca, Süleymanlı, yeni dönemin aile ve evlilik gibi kurumlarını etkileyen yönlerine de dikkat çekiyor. Son yıllarda öne çıkan “dijiseksüelite” gibi kavramlar, teknoloji şirketlerinin yalnız bireyler için sunduğu robot-partner çözümleriyle gündeme geliyor. Ancak bu teknolojiler etik, demografik ve sosyal riskler taşıyor ve hukuki ile felsefi tartışmaları beraberinde getiriyor. Robotların insan ilişkilerine etkisi ve nüfus artışı gibi konular multidisipliner bir yaklaşımla incelenmesi gereken karmaşık meseleler olarak karşımıza çıkıyor.

Sosyolojik Araştırmalarda Yapay Zeka Gücü ve Riskleri

Yapay zeka, sosyolojik araştırmalarda büyük veri setlerini hızlı ve etkili bir şekilde analiz etme kapasitesine sahip. Prof. Dr. Süleymanlı, özellikle büyük dil modelleri (LLM) kullanılarak anketler ve metin analizleri gibi görevlerin daha hızlı ve düşük maliyetle gerçekleştirilebildiğini vurguluyor. LLM’lerin sosyal grupların tipik yanıtlarını taklit edebilmesi, araştırmaların daha az insan katılımıyla yapılmasını ve veri toplama sürecinin hızlanmasını sağlıyor. Bu da, sosyolojik araştırmaların daha kapsamlı, hızlı ve doğru sonuçlar üretmesine olanak tanıyor.

Ancak YZ’nin en büyük risklerinden biri, mevcut toplumsal önyargıları pekiştirme potansiyeli. Süleymanlı, algoritmaların bazen veri setlerinde yer alan toplumsal eşitsizlikleri ve önyargıları yeniden üretebildiğini, ayrıca veri erişiminde bazı sosyal grupların yeterince temsil edilmemesinin YZ’nin etkinliğini sınırladığını belirtiyor. YZ’nin karar alma süreçlerinin şeffaf olmaması ve “kara kutu” problemi olarak bilinen durum, sistemin güvenilirliği konusunda ciddi şüpheler oluşturarak toplumsal güven eksikliğine yol açıyor.

Bu nedenle, sosyologlar YZ ve robotların toplumsal etkilerini anlamak için sadece büyük ölçekli veri analizlerinin yeterli olmayacağını, kültürel ve bağlamsal incelemelerin de şart olduğunu belirtiyorlar. Ağ bilimleri, toplumsal ağ analizi, nitel araştırmalar ve simülasyonlar gibi yöntemlerle teknolojilerin toplumsal dinamiklere etkisi çok yönlü olarak analiz edilmeli. Nitel araştırmalar, bu teknolojilerin tasarımında yer alan kültürel ve sosyal önyargıları daha derinlemesine sorgulama imkanı sunuyor.

Geleceğin Sosyologları İçin “Yapay Zeka Sosyolojisi”

Prof. Dr. Süleymanlı’nın da ifade ettiği gibi, “yapay zeka sosyolojisi” dersleri üniversite eğitim programlarında giderek daha fazla yer buluyor. Bu derslerde YZ’nin sağlık, eğitim, hukuk gibi alanlardaki etkileri, algoritmaların toplumsal stereotipleri nasıl yansıttığı ve toplumsal eşitsizliklere katkısı gibi konular inceleniyor. Bu eğitimler, öğrencilere YZ teknolojilerinin toplumsal etkilerini anlamalarına yardımcı olacak analitik bir bakış açısı kazandırmayı hedefliyor.

Yapay zeka çağı, sosyologlara yeni araştırma alanları ve toplumun karmaşık yapısını anlama fırsatları sunuyor. İnsanlığın geleceğini şekillendiren bu teknolojik dönüşümün toplumsal yansımalarını anlamak ve yönetmek için sosyolojinin bakış açısı her zamankinden daha değerli hale geliyor. Siz bu gelişmeler hakkında ne düşünüyorsunuz?

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu